Diyarbakır geçtiğimiz günlerde yaşanan trajik bir olayla çalkalandı. Vahşice öldürülen baba ve oğlu, şehirdeki kargaşanın gölgesinde, acılı bir uğurlama ile yan yana defnedildi. Bu üzücü olay, sadece ailenin yakınlarını değil, aynı zamanda tüm yerel halkı derinden etkiledi ve birçok soru işaretini de beraberinde getirdi. Herkes bu tür bir şiddetin nedenini merak ediyor ve soruyor: "Toplumumuz bu noktaya nasıl geldi?" İşte detaylar…
30 yaşındaki baba İsmail Koçak ve 10 yaşındaki oğlu Mert Koçak, henüz belirlenemeyen bir nedenle saldırıya uğradı. İş yerlerinde gerçekleştirilen bu korkunç olay sonrasında, mağdurların yakınları büyük bir şok yaşadı. Akşam saatlerinde meydana gelen bu vahşet, şehirdeki güvenlik önlemlerini de sorgulatmaya başladı. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, olayın faillerinin yakalanması için geniş çaplı bir soruşturma başlattı. Ancak halk, yaşanan bu olayın sadece bir saldırı değil, aynı zamanda toplumsal bir çürüme ve şiddet sarmalının sonucunu yansıttığını düşünüyor.
Defin merasimi sırasında toplanan kalabalık, acılı aileyi yalnız bırakmadı. Gözyaşları içinde dualar eden insanlar, bu tür olayların son bulması için toplumsal bir duyarlılık geliştirilmesi gerektiğini ifade ettiler. Olayın ardından sosyal medya üzerinde de büyük yankı uyandıran #DiyarbakırHakSesi etiketi altında farklı düşünceler paylaşıldı. Birçok vatandaş, devletin şiddet olaylarına karşı daha etkin bir mücadele yürütmesi gerektiğini savunuyor. Ayrıca, bu tür olayların önüne geçebilmek için eğitim, aile yapısı ve sosyo-ekonomik durum gibi faktörlerin de tartışılması gerektiği vurgulanıyor. Duygusal bir gündem oluşturulan bu olay, Diyarbakır halkının birlik ve beraberlik içinde hareket etme isteğini de ortaya koydu.
Baba ve oğlu için düzenlenen cenaze töreninde, yalnızca aile fertleri değil, komşular, dostlar ve semt sakinleri de yer aldı. Cenaze merasimi, yerel halk için sadece bir veda değil, aynı zamanda adalet arayışı ve sessiz bir protesto niteliğindeydi. Acılı bir ortamda gerçekleşen cenazede konuşan birçok kişi, "Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için niye bekliyoruz?" şeklinde tepkilerini dile getirdi. Sorumluların bir an önce adalet önüne çıkarılmasını talep eden kalabalık, bu olayların üstü kapatılmamalı, aksine tüm topluma mal olmalıdır diye vurguladı. Çünkü, bu durumun yaşanması artık yalnızca bir aileyi değil, bütün bir toplumu tehdit eder hale gelmiştir.
Diyarbakır'daki vahşetin arka planının sadece bir cinayet olmasını geçerek, toplumsal bir yara haline dönüşmesi, kentteki ruh halini de net bir şekilde yansıtmaktadır. İnsanlar, günlük hayatlarında gizli bir endişe ile dolaşırken, bu tür olayların yaşanmaması için daha fazla adım atılması gerektiğini düşünmektedir. Nitekim, acı bir gerçektir ki; şiddetin toplumda yarattığı tahribat, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik boyutları da içermektedir. Herkesin bir an önce bu konuda sorumluluk alması gerekmektedir.
Baba İsmail Koçak ve oğlu Mert Koçak’ın ölümü, sadece acılı bir ailenin feryadı değil; aynı zamanda yaşadığımız dünyanın gittikçe ne denli karanlık bir yere sürüklendiğinin de bir göstergesi. Bizler, toplumsal bir bilinç ve sorumluluk bilinci ile hareket etmediğimiz sürece, ne yazık ki bu tür acı olayların önüne geçemeyeceğiz. Diyarbakır halkının kayıpları için duyduğu bu derin acı, adeta bir çağrı niteliğinde. Cinsiyet, yaş veya herhangi bir toplumsal kategori üstünde durmaksızın, her bir bireyin güvenliği, bu tür vahşetlerin durdurulmasında temel bir bekleyiş haline gelmiştir.
Unutulmaması gereken bir diğer husus ise, bireysel ve toplumsal düzlemde yaşanan her türlü olumsuzluğa karşı sesimizi çıkarmanın önemidir. Bu tür alçakça eylemlere karşı çıkarken, toplumsal dayanışmayı artırmalı ve bu konuda farkındalık oluşturmalıyız. Tek bir can kaybı dahi, hepimizi derinden etkilemeli ve bu tür olayların bir daha yaşanmaması için el birliğiyle çalışmalıyız.