Son yıllarda, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısının konulmasında kullanılan basit testlerin popülaritesi artmış durumda. Özellikle internet üzerinden erişilebilen ve yalnızca birkaç sorudan oluşan DEHB testleri, bireyler tarafından kolay bir çözüm olarak görülmekte. Ancak, bu durum beraberinde önemli bir tartışmayı da getirmekte: 6 soruda DEHB tanısı konulabilir mi? İşte bu sorunun cevabı ve detayları!
DEHB, çocukluk döneminde başlayan ve bireylerin dikkat, odaklanma, hiperaktivite ve dürtüsellik düzeylerini etkileyen nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB'nin klasik belirtileri arasında, dikkat dağınıklığı, aşırı hareketlilik ve dürtü kontrolünde zorluklar yer alır. Ancak, tanı koyma süreci oldukça karmaşık ve çok aşamalıdır. Genellikle, uzmanlar, bireylerin davranışlarını, aile geçmişini ve çeşitli değerlendirme araçlarını göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapar.
DEHB tanısı için belirli kriterler bulunmaktadır. Amerikan Psikiyatri Derneği'nin DSM-5 (Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) kriterlerine göre, bu bozukluğun tanı konulabilmesi için belirtilerin belirli bir süre zarfında, çeşitli ortamlarda (evde, okulda, sosyal yaşamda) gözlemlenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, bu sadece birkaç soruya dayanarak yapılan bir testle ulaşılan bir sonuç olamaz. Ancak 6 soruluk testler, pek çok birey için hızlı bir değerlendirme sağlayabilir.
Bu tarz testlerin en büyük avantajı, bireylerin durumları hakkında hızlı bir fikir edinmelerine olanak tanımasıdır. Özellikle, pandemi döneminde dijitalleşmeyle birlikte daha fazla kişiye ulaşan bu testler, bireylerin farkındalıklarını artırmış ve DEHB hakkında bilgi edinmelerine yardımcı olmuştur. Bununla birlikte, kişisel deneyimlerin ve tanı sürecinin çok daha karmaşık olduğu gerçeğinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Fakat, 6 soruda tanı koyma fikri birçok uzmanın dikkatini çekmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır. Bu testlerin çoğu, bireylerin yaşadığı durumları yeterince derinlemesine değerlendiremiyor. Sonuçlar, bireylerin genel ruh hali veya yaşam koşulları gibi birçok faktörden etkilenebilir. Dolayısıyla, bu tür test sonuçlarına göre harekete geçmek riskli olabilir. Uzmanlar, DEHB tanısında kesinlikle profesyonel bir değerlendirme ve takip sürecinin şart olduğunu vurgulamaktadır.
Aynı zamanda, bu testlerin doğru sonuçlar vermesi büyük ölçüde bireylerin kendilerini ne kadar doğru ifade ettiğine bağlıdır. Testler bazı kişiler için yanıltıcı olabileceğinden, kesin tanı ve tedavi için mutlaka bir uzmana başvurulması gerekmektedir. Dolayısıyla, yapılan bu tür testler yalnızca bir başlangıç noktası olarak değerlendirilmelidir.
Bildiğiniz gibi, DEHB tanısı konmak için birçok farklı test ve değerlendirme yatmaktadır. Bu testler genellikle, mekanda bırakılan dikkatsizliği, aşırı hareketliliği ve dürtü kontrolünü değerlendirir. Ancak, yalnızca bir testle DEHB tanısı koymak, hastalığın karmaşıklığını göz ardı etmek anlamına gelebilir. Bu sebeple, ailelerin ve bireylerin, konu hakkında daha fazla bilgi alması ve uzman görüşüne başvurması önemlidir.
Sonuç olarak, 6 soruluk DEHB testleri, belirli bir farkındalık sağlasa da, kesin tanı ve tedavi süreçleri için yeterli değildir. Profesyonel bir uzman desteği ile kapsamlı bir değerlendirme süreci, DEHB'nin etkili bir şekilde yönetilmesi için şarttır. Meslektaşlar, bireyleri bu gibi basit testlere itibar etmemeleri gerektiği konusunda sık sık uyarıyor. Sonuçta, DEHB gibi karmaşık bir durumun yalnızca birkaç soruya dayalı bir testle çözülemeyeceği bilinmelidir.