Son günlerde yaşananlar, toplumun birçok kesiminde büyük bir yankı uyandırdı. Bir dede ve torunları, yaşadıkları evden tahliye edilmelerine karşı çıkarak, sosyal medyada büyük ses getiren bir isyan başlattı. Türkiye'nin dört bir yanından birçok insan, bu ailenin tahliye edilmemesi gerektiği konusunda hemfikir oldu ve "Tahliye etmeyin!" sloganıyla destek verdiler. Olayın detayları, ailevi bağların ve toplumsal dayanışmanın önemini bir kez daha gündeme taşırken, pek çok insanın yüreğini derinden etkileyen bir hikaye ortaya koydu.
Dede Ali Yılmaz, evinin tahliyesinin söz konusu olmasının ardından yaptığı açıklamada, “Bu ev benim tek varlığım. Torunlarım burada büyüdü, anılarım burada tazelendi. Biz bu evi terk etmek istemiyoruz.” diyerek duygularını dile getirdi. Ali dede, yıllardır oturduğu evin sadece bir bina değil, aynı zamanda bir yaşam alanı olduğunu vurguladı. Torunlarının gözlerindeki korkuyu görmek, onun bu durumu daha da içe dokunur hale getirdi. Onun için bu ev, geçmişiyle birlikte geleceği de temsil eden bir simge olmuştur.
Ali dede, torunlarıyla birlikte bu eve adeta bir aile yuvası inşa etmiş, burada birçok mutlu anı biriktirmiştir. Torunları, dede ile her gün birlikte kahvaltı yapmanın, oyun oynamanın, ders çalışmanın mutluluğunu yaşıyor. Ancak, ruhsatsız olduğu iddia edilen evin tahliye edilmesi, aileyi zor bir duruma soktu. Onlar için bu sadece kiracı olarak tahliye edilmek değil, anılarından ve birlikte geçirdikleri güzel günlerden kopmak anlamına geliyor. Bu nedenle, aile, toplumun destek verdiği bir kampanya başlatarak, seslerini duyurmak için sosyal medyada #TahliyeEtmeyin etiketini kullanmaktadır.
Bu olay, sosyal medyada hızla yayıldı ve birçok toplum kesiminin dikkatini çekti. Destekleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Aile, seslerini duyurmak için pek çok gönüllü birey ve sivil toplum kuruluşundan da destek aldı. İsyana katılanlar, toplumsal dayanışmanın her zaman gerekli olduğunu ve bir arada durmanın önemini ifade ediyorlar. Tahliye edilme tehdidi altında kalan aile, yalnız olmadıklarını hissetmekte ve bu durum bu tür benzer hikayelerdeki insanların da sesi olmaya aday hale gelmektedir.
Haberin duyulmasının ardından yerel gazeteler ve televizyon kanalları konuyla ilgili haber yapmaya başladı. Medyada konuyla ilgili yapılan röportajlar, durumun ciddiyetini gözler önüne serdi ve Dede Ali Yılmaz ile torunlarının yaşadığı dramı daha geniş bir kitleye aktardı. İnsanlar, birçok ilde yürüyüş düzenleyerek, bu haksız tahliyelere karşı duruş sergiledi. “Evimizde kalmak istiyoruz!” diyen kalabalık gruplar, "#TahliyeEtmeyin" sloganıyla birlikte, sadece bu ailenin değil, benzer durumda olan herkesin haklarını savunmak adına bir direniş sergiledi.
Tahliye süreci, anayasamızda belirtilmiş olan sosyal güvenlik ve hakkaniyet ilkelerine aykırı olarak birçok ihlali içermektedir. Dede ve torunları gibi pek çok ailenin yaşadığı mağduriyetlerin göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Ülkede yaşanan konut krizinin yanı sıra, bazı yapıların ruhsatsız sayılması durumu, birçok insanın evlerini kaybetmesine yol açıyor. Bu durum karşısında aileler, yaşamsal alanlarını kaybetmemek için mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Dede ve torunları bu noktada cesur bir duruş sergileyerek, kendi hakları için seslerini yükseltiyorlar.
Dede Ali Yılmaz'ın hikayesi, benzer durumda olan yüzlerce aile için umut ışığı olurken, sosyal dayanışmanın önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Aile, yılmadan ve pes etmeden, yaşadıkları evi koruma çabası içerisine girdi. Duyarlı yurttaşlar ve destek grupları ise bu mücadelede yalnız olmadıklarını gösterdi. “Sadece bir ev değil, hayatlarımızı kaybetmek istemiyoruz!” diyen aile, hem kendileri hem de benzer durumdaki insanlara ses olmak için elinden geleni yapmaya kararlı. Bu mücadele, hak ve özgürlüklerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. İşte bu yüzden, herkesin "Tahliye etmeyin!" diyerek, bu cesur aileye destek vermesi gerekiyor.